Yenikapı Transfer Merkezi

İstanbul, Türkiye, 2012, Yarışma
Hashim Sarkis Studios ile birlikte


İstanbul'un en önemli ulaşım projesi olan ve Asya ile Avrupa yakasını birbirine bağlayan Marmaray'ın, metropolun mevcut ulaşım sistemlerine eklemlenmesi işlevini taşıyacak olan Yenikapı Transfer Merkezi, "yer"den kaynaklanan ve kenti derinden ilgilendiren temel bir sorunu yanında taşıyor. Bu "yer'", Istanbul'un 2000 yılı aşan geçmişini taşıyan tarihi yarımadadır. 19. yüzyıl sonuna dek kentin ana gövdesini oluşturan surlarla çevrili yarımada, topografyası ve kent mimarlığıyla ana karakterini bugüne dek ulaştırır. İstanbul'un modernleşme süreci merkezin 19. yüzyılın ikinci yarısında yarımadayı terketmesi ve kuzeye doğru tırmanmaya başlamasıyla kendini gösterecek, merkezin kuzeye tırmanması günümüze dek devam edecektir. Buna paralel olarak, çevre yollarıyla birlikte bütünsel bir sistem oluşturan Boğaziçi köprüleri de "kuzey"i metropolun ana çekim noktası kılar. Bu durum, modernleşme sürecinin tarihsel yarımadayı baskı altında tutmasını daha hafifletmiş, sur içi (intra muros) İstanbul'u, 20. yüzyılda önemli bir değişim yaşamasına karşın bir çekim noktası olmamış ve karakterinin önemli bir öğesi olan ölçeğini ve siluetini koruyabilmiştir.

Yenikapı Transfer Merkezi'nin getirdiği sorun da burada ortaya çıkıyor: Sadece İstanbul'un değil, belki de Avrupa'nın en önemli ulaşım transfer noktası olacak olan Yenikapı Tranfer Merkezi, tarihi yarımadanın tam ortasında konumlanıyor. Transfer merkezinin önemli bir çekim alanı yaratacağını varsaymak zor değil, Yenikapı ve çevresi şimdiden önemli bir kentsel dönüşüme hazırlanıyor. Başka bir deyişle, transfer merkezinin tarihi yarımada üzerinde yaratacağı olası baskı, şimdiden sonra dünya kültür mirasının önde gelen varlıklarından biri olan "Istanbul"u korumayı zorlaştıracak, belki de olanaksız kılacaktır. İste Yenikapı Transfer Merkezi için geliştirdiğimiz projenin ana konsepti bu soruna odaklanıyor ve tarihi yarımadanın korunmasını projenin ana kaygısı konumuna yükseltiyor. Başka bir anlatımla, Yenikapı Transfer Merkezi'nin ontolojik sorununu "mimarlık" üzerinden hafifletmeyi amaçlıyor.

Yenikapı Transfer Merkezi'nin, daha ilk başta (adlandırmanın da gösterdiği gibi) "mekan" ve "yer" olarak iki ayrı gerçeklik tanımladığını görüyoruz: "Mekan" olarak ulaşım transfer noktası işlevini görecek bir kentsel donatı, "yer" olarak ise tarihi yarımadada Bizans döneminden bugüne ulaşan bir arkeolojik alan. Yukarıda tanımlanan temel sorun da bu "mekan" ile bu "yer"in buluşmasından kaynaklanıyor; yani transfer merkezinin Yenikapı'da yer almasından. İste sunduğumuz projenin ana konsepti bu "mekan" ile bu "yer"in olabildiğince birbirinden ayrılmasına, "mekan"ın "yer" üzerinde (transfer merkezinin tarihi yarımada üzerinde) yaratacağı baskının hafifletilmesine dayanıyor. Bu ise ayırıcı bir öğe olarak yer düzleminin seçimini getiriyor: Bir yanda bu düzlemin altında, "yer"den olabildiğince kopuk, transfer merkezi işlevini görecek mekansal organizasyon, öte yanda düzlemin üstünde, programını "yer"in kendisinden alan (arkeolojik müze, antik limandaki kazı alanları, yerin belleğini taşıyan bostanlar) ve alttaki "mekan"ın tüm yükünden uzak, olabildiğince sakin, korunması amaçlanan tarihi yarımadayla bütünleşmiş "başka" bir organizasyon. Bu ana konsept, transfer merkezinin, tarihi yarımadanın ulaşım sistemine eklemlenmemesi gerektiği, transfer merkezinin ana işlevinin metropoliten ölçekte olduğu, bu ölçek içinde tarihi yarımada içindeki ulaşım sisteminin tali bir konumda olduğu kabullerini de yanında taşıyor. Böylece, tarihi yarımadanın önemli bir yükle karşılaşma riski de daha baştan ortadan kaldırılmış oluyor.

Proje, transfer merkezini "yer"den soyutlanmış bir "mekan" olarak çözerken, yeryüzü ile doğal bir ilişki kurmayı da ihmal etmiyor. Bu bağlamda, banliyö hattına paralel açılan şerit avlular, "yer"e eklemlenmeden, bu bağlantıyı tesis ediyor. "Yer"e ait olan ve transfer merkezinden soyutlanmış programın ise iki boyutu var: Birincisi arkeolojik boyut (müze ve kazı alanları), ikincisi ise kentin yakın dönem belleğine ilişkin olan ve özellikle "İstanbul'un kent kültürü" içinde değerlendirilebilecek olan folklorik boyut (bostan alanları).

Son bir sözle şu söylenmeli: Marmaray projesi Istanbul'un bugünü için hayati bir önem taşıyor; ne var ki bu durum, bu proje uğruna, dünya kültür mirasının en başta gelen varlıklarından biri olan tarihi yarımadanın tahrip edilmesine yol açmamalı. Marmaray projesi kentin bugünü ve yakın geleceği için önemli, ama tarihi yarımadanın taşıdığı kültürel miras tüm dünyanın yakın ve uzak geleceği için önem taşıyor. Iste, sunduğumuz Yenikapı Transfer Merkezi Projesi, bu temel hedefi mimarlık üzerinden gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

Çizimler

Maket